Translate

15 Şubat 2010 Pazartesi

Aman dikkat! Obezite riski daha yüksek

15 Şubat 2010 Pazartesi Aman dikkat! Obezite riski daha yüksek Yapılan araştırmalarda bu çocuklarda obezite riskini daha fazla olduğu ortaya çıktı... International Journal of Obesity dergisinde yayımlanan, 3 yaşındaki 12 bin çocuk arasında yapılan araştırmaya göre, tam gün büyük anneleri tarafından bakılan çocukların aşırı kilolu olma riski yüzde 34 daha fazla. Birleşik Krallık'ta 2000-2001 yılları arasında doğan çocuklar arasındaki araştırma sonucunda, yarı zamanlı olarak büyük anneleri tarafından bakılan çocuklarda ise obezite riskinin, kendi ebeveynleri tarafından bakılanlara oranla yüzde 15 daha fazla olduğu belirlendi. Bununla birlikte, kreşe giden veya bir çocuk bakıcısı tarafından büyütülen çocuklarda öyle bir risk bulunmuyor. University College London'dan bilim adamlarının yaptığı araştırmada, çocukların sosyo-ekonomik durumları da değerlendirildiğinde, söz konusu riskin eğitimli, işlerinde mevki sahibi annelerin çocuklarında daha fazla görüldüğü saptandı. Akrabalar ve arkadaşların tam zamanlı olmak kaydıyla bakımını üstlendiği çocuklarda da obezite riskinin bulunduğu kaydedildi. Bilim adamları, büyük anneler ve akrabalara bebeğin beslenmesi ve fiziksel egzersizi konusunda daha iyi bilgi vermek gerektiğini söylediler. Araştırma başkanı Prof. Catherine Law, ABD'de yapılan başka araştırmalarda da desteklenen araştırmalarının, büyük annelerin bakımıyla obezite arasındaki ilişkinin nedenlerine bakmadığını, ancak bunun çocuğun fikiksel egzersiz yapmaması ve çocuklara büyük annelerin daha fazla müsamaha göstermesi yüzünden olduğunun düşünüldüğünü söyledi. Geçenlerde Amerikalı bilim adamlarının yaptığı bir araştırmada da obezitenin bebeklikte başladığı belirlenmişti.

O utandı sokağa atan utanmadı

15 Şubat 2010 Pazartesi
O utandı sokağa atan utanmadı Yalnız başına 3 çocuğuyla yaşam mücadelesi veren çaresiz kadını kirasını ödeyemedi diye hiç acımadan sokağa attılar. Kirayı ödeyemeyince kendilerini sokakta bulan Tok ailesi, çareyi parka sığınmakta buldu. Tok ailesi, utandığı için gündüz parka gidemedi. Gecenin olmasını bekledi. Geceyi parkta geçiren aile yardım bekliyor. Üç çocuğunu yorganlarla ısıtmaya çalışan anne Cahide Tok, çaresiz kaldığı için parka geldiğini ifade etti. İlk eşinden altı yıl önce ayrılan Cahide Tok, ikinci eşinden de altı ay önce ayrıldığını belirtti. Dul başına kalınca kirayı veremediğini anlatan Tok, ev sahibinin kendilerini dün evden attığını dile getirdi. Tok, "Ev sahibi beni dün evden attı. Gündüz parka gelmeye utandım. Gece yarısını bekledim. Geceyi çocuklarla parkta geçirdik. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Ben bütün kurum ve kuruluşlara gittim; yardım istedim. Bana fayda sağlayacak destek göremedim. Çocuğumun biri kalp hastası, biri Gaziantep Çocuk Hastanesi'nde tedavi görüyor. 18 günden beri yoğun bakımda. İmkansızlığım nedeniyle çocuğumun yanına bile gidemiyorum." dedi. Çocuklarının ihtiyacını karşılayamayan genç kadın, okula devam edemediklerini dile getirdi. Akrabaları olduğunu, ancak kendisine yardım edilmediğini aktaran Tok, "Kimse kimseye ekmek yedirmiyor. Gece parka geldik, karşı binadan biri yemek getirdi. Yetkililer, benim halimi görüyor, ne istediğimi de biliyorlar. Buraya atılmışsam demek ki her tarafı gezmişim, bir şey elde edememişim. Beni kaale almadılar, demek ki ben gerçek buyum. Çarem yok, çaresizim. Gece soğuk oldu, çocukları yorganlarla ısıttım. Bu çocuklar okuyor, okula gönderemiyorum. Dört çocuğum var, ikisi hasta. Çocuğun ilaçlarını alamadım. Yanına gidip gelemiyorum dahi." şeklinde konuştu. Genç kadın ve çocuklarını gören çevre esnafı ve vatandaşlar, aileye yardım edilmesini istedi. Olayı haber alan Şahinbey Kaymakamlığı yetkilileri, Cahide Tok'a form doldurttu. Genç kadın, bugünü de parkta geçirmek istemiyor. Tok, kendilerine uzanacak bir yardım eli bekliyor.

YÖK'ten yeni katsayı adımı...

15 Şubat 2010 Pazartesi YÖK'ten yeni katsayı adımı... YÖK, katsayı kararıyla ilgili itiraz dilekçesini gönderdi. YÖK Başkanlığının Danıştay'a sunduğu itiraz dilekçesinde, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek, ''Sınava girecek herkes açısından ortaya çıkan hukuki belirsizlik sebebiyle dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasından ötürü telafisi imkansız zararların doğacağı muhakkaktır'' denildi. İtiraz gerekçesine ilişkin dilekçede, YÖK'ün, yargı kararlarına konu olmuş idari işlemi hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilmesi üzerine kararın yerine getirilmesi amacıyla toplandığı ve yeni bir işlem tesis ettiği belirtildi.Bu yeni işlemin de iptal davası konusu olması üzerine Danıştay 8. Dairesi'nin önce ara karar ile karar gerekçelerini talep ettiği daha sonra YÖK'ün cevap dilekçesinin ardından yürütmenin durdurulması kararı verdiği anımsatıldı.İtiraz dilekçesinde, ''Dava konusu işlemimizde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı ve işlemin uygulanması halinde davacı bakımından telafisi imkansız zarar ihtimali bulunmadığı gibi tam tersine sınava girecek herkes açısından ortaya çıkan hukuki belirsizlik sebebiyle dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasından ötürü telafisi imkansız zararların doğacağı muhakkaktır'' denildi.YÖK Başkanlığının Danıştaya sunduğu itiraz dilekçesinde, 21 Temmuz 2009'da yükseköğretime girişte yeni bir sistem getirildiği belirtilerek, ''Sekizinci Daire dava konusu katsayı oranları ile 2009 yılında uygulanan katsayı oranlarını karşılaştırmak suretiyle ciddi bir mantık hatası yapmıştır'' denildi.YÖK Başkanlığının Danıştaya sunduğu itiraz dilekçesinde, katsayılarla ilgili belirlenen oranların gerekçeleri anlatıldı.YÖK Genel Kurulunun 21 Temmuz 2009 tarihinde birbirine bağlantılı bir çok unsurdan oluşan yükseköğretime girişe ilişkin yeni bir sistem getirdiği, bu yeni sistemin tamamına yönelik bir hukuka uygunluk tartışması ortaya çıkmadığı savunuldu.Dilekçede, bu yeni sistem içinde farklı bir anlamı ve işlevi olan katsayı oranları ile ilgili kısmın dava konusu edildiği, Danıştay 8. Dairesinin de katsayı farklılaştırmasını ''yönlendirme'' amacının tek aracı gibi değerlendirmek suretiyle yürütmenin durdurulması kararı verdiği anımsatıldı.''Hukuka saygılı olan kurulumuz bu yargı kararını yerine getirmek amacıyla yeni bir katsayı oranı belirlemek üzere toplanmış ve yeni sistemin bütünlüğü içinde bilimsel ve teknik değerlendirmeler yaparak yeni bir oran belirlemiştir'' denilen dilekçede, yargı kararının gereği kapsamında yeni işlem tesis edildiği belirtildi.Dilekçede, şunlar kaydedildi:''İtiraza konu Daire kararındaki yargı kararları ile oluşmuş bir hukuki statü bulunduğu gerekçesi hukuka aykırıdır. Danıştay 8. Dairesi yürütmenin durdurulması kararında eski sistemde belirlenmiş olan katsayıya karşı açılmış davalarda iptal taleplerinin reddi ile oluşmuş bir statüye işaret etmektedir. Oysa Danıştayın ret kararları bir kesin hüküm oluşturmadığı gibi, Danıştay'ın ret kararları ile oluşmuş bir kazanılmış hak da yoktur. Ayrıca katsayı oranları her yıl kurulumuzca yeniden belirlenmekte olup, bir önceki yıl uygulanan katsayı oranı nedeniyle kazanılmış bir haktan söz etme olanağı bulunmamaktadır. Ret kararlarının kesin hüküm oluşturmayacağını kabul eden Danıştayın bu ret kararları ile değişmesi mümkün olmayan bir hukuki statü oluştuğu iddiası kabul edilebilir olmadığı gibi, bilinen kararlarına da aykırıdır. Oysa, yeni bir sistem kurulduğu açıktır.'' ''FARKLI BİR DÜZENLEME YAPILAMAYACAĞI ANLAMINA GELMEZ''Yargısal denetimin, denetime tabi tutulan düzenlemenin hukuka uygunluğuyla sınırlı olduğu savunulan dilekçeye, şöyle devam edildi:''İdarenin takdir yetkisine sahip olduğu bir konuda yapmış olduğu bir düzenlemenin, yargı organlarınca iptal edilmemiş olması ve dolayısıyla hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaya devam ediyor olması, hizmet gerekleri ve kamu yararı dikkate alınarak takdir yetkisi kapsamında farklı bir düzenleme yapılamayacağı anlamına gelmez. Aksi düşünce takdir yetkisine sahip olan idareyi hukuka uygun birden fazla alternatif içinde bir seçeneğe mahkum etmek ve dolayısıyla takdir yetkisini bağlı yetkiye dönüştürmek anlamına gelir. 1998 yılında 0,2-0,5 olarak belirlenen katsayı oranlarının zaman içinde değiştirilmiş olması bunun somut örneğidir. Örneğin; 2002 yılında alan içi ve alan dışı tercihlerde kullanılacak katsayı aralığı 0,3-0,8 olarak değiştirilmiş, ardından 2006 yılında alan farklılaştırılmasına gidilmiş ve alan bilgisinin daha sağlıklı ölçülebilmesi için 4 olan alan sayısının 7'ye çıkarılmış olması değişen ihtiyaçlara göre yeni düzenlemeler yapılabileceğini göstermektedir.Sekizinci Daire dava konusu katsayı oranları ile 2009 yılında uygulanan katsayı oranlarını karşılaştırmak suretiyle ciddi bir mantık hatası yapmıştır.'' Eski sistemdeki katsayı oranları ve buna ilişkin başarı puanları ile yeni sistemdeki puan aralıklarının karşılaştırıldığı dilekçede, ''dolayısıyla artık 0.3-0.8 katsayı oranlarından bahsetmek yersiz olduğu gibi bu oranların uygulanmasının da mümkün olmadığı'' savunuldu.''KONU SADECE ORAN FARKI OLARAK İNCELENMİŞ''Dilekçede, şunlar kaydedildi: ''Ayrıca Danıştay 8. Dairesi bu karşılaştırmayı yaparken önceki yıllarda uygulanan sınav sisteminin aynen devam ettiği, sadece katsayı oranlarının farklılaştığı varsayımına dayanmaktadır. Bu mantıktan yola çıkarak Kurulumuzun katsayı farklılaştırmasını önemsizleştirmeye çalıştığı sonucuna ulaşmaktadır. Danıştay 8. Dairesi, eski sistemdeki katsayının işlevi ile yeni sistemdeki katsayının işlevini ele almadan, sadece oran farkı olarak konuyu incelemektedir. Üstelik bu noktada da yargı kararları ile istikrar kazandığı söylenen bir orana işaret etmektedir. Belirtmek gerekir ki yargı kararları daha önce tek aşamalı sınavda belirlenen katsayı oranlarının iptali taleplerinin reddine ilişkin kararlardır.''İtiraza konu daire kararında, ''Uygulanmakta olan katsayının (0,8-0,3), (0,15 - 0,13) olarak değiştirilmesinin nedenleri 7 Ocak 2010 günlü ara kararımız ile sorulmasına karşın, davalı idarenin bilimsel ve hukuken kabul edilebilir bir açıklama yapmamış olduğu görülmüştür'' denildiği kaydedilen dilekçeye, şöyle devam edildi: ''Öncelikle sözü edilen ara kararında tam ve açık olarak idaremizden ne istenildiği belirtilmemiştir. Belirsiz ve geniş kapsamlı bir soruyu içeren ara kararına cevap verilmediğinden yola çıkılarak hüküm kurulması ve böylesine yaygın sonuçları olan bir davanın tek gerekçesi olarak bu hususa değinilmesi, adil yargılanma ilkesine ve idare hukukunun temel ilkelerinden olan re'sen inceleme ilkesine aykırıdır. İlgili Daire bu gerekçeyi kararına dayanak yapmakla, katsayının yeni sistem içindeki yeri konusunda eksik incelemeye dayalı karar verdiği kanısını uyandırmaktadır.Ancak itiraza konu kararın yeterli bilimsel veri sunulamadığı gerekçesine dayandırılmış olması, mükerrerlik kaygısı güdülmeksizin dava konusu işlemin bu yönüne ilişkin geniş bir açıklama yapılması gereğini ve ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.''

Liseli Selma'yı diri diri gömmüşler

AKŞAM GUNCEL 14 ŞUBAT 2010, PAZAR Liseli Selma'yı diri diri gömmüşler Osmaniye polisi 6 yıldır kayıp olan 16 yaşındaki Selma'ya ilişkin sır perdesini araladı. Sonuç korkunç. Sevgilisi ve 2 arkadaşı, Selma'yı bıçaklamış, yaşarken üniformasıyla toprağa gömmüş Yener EKİNCİ / ADANA DÜZİÇİ'NDE yaşanan tüyler ürperten olaylar zinciri 31 Mayıs 2004 günü başladı. Lise öğrencisi Selma Saçmalı, o gün Çerçioğlu Köyü'ndeki evinden okula gitmek için çıktı, bir daha geri dönmedi. Selma'nın izine bir türlü ulaşılamadı. DOSYA 5 YIL SONRA RAFTAN İNDİOsmaniye İl Emniyet Müdürü Tayfur Erdal Ceren ile ilçeye yeni atanan Emniyet Müdürü İzzettin Özgibar, Selma'ya ilişkin dosyayı 2009'un Ağustos ayında yeniden incelemeye aldı. Baba Hacı Saçmalı'nın dosyada yer alan 'kızının erkek arkadaşı Cemil A. (24) tarafından kaçırıldığı ya da alıkonmuş olabileceği' iddiası bir kez daha değerlendirildi. Cemil A., teknik takibe alındı. 10 Şubat günü ise 7 şüpheli Emniyet'e götürüldü. HåLå YAŞIYORDUCemİl A. ile arkadaşları Kadir C. ve Ali A. çapraz sorguda suçlarını itiraf etti. Cemil A., sevgili oldukları Selma'nın kendisini aldattığını duyduğunu öne sürdü. Cani sevgili iddiaya göre şöyle ifade verdi: Tartışma sırasında Selma'nın saçlarından tutup boğazını kestim, yere düştü. Olayı kimseye söylememesi için Kadir'e bıçağı verdim, o da göğsüne 4-5 kez vurdu. Selma kendinden geçmişti ama henüz ölmemişti. Ali'nin kazdığı toprağa gömdük. Hala yaşıyordu.' Kan donduran itirafların ardından yapılan kazıda, Selma'ya ait kemik parçaları, toka ve kıyafetler bulundu. 3 zanlı tutuklanarak cezaevine gönderildi.

http://www.aksam.com.tr/2010/02/15/haber/guncel/9558/liseli_selma_yi_diri_diri_gommusler.html

8 bin Ecrin 7 bin Enes’imiz oldu

AKŞAM GUNCEL 15 ŞUBAT 2010, PAZARTESİ 8 bin Ecrin 7 bin Enes’imiz oldu Ayşe, Zeynep, Ahmet ve Mehmet en çok tercih edilen isimlerden listesinden düşmedi. Ancak geçtiğimiz yıl listenin üst sıralarına Ecrin ve Enes isimleri eklendi TÜRKİYE’DE 2009 yılında ailelerin bebeklerine verdikleri isimlerde klasikler yerine korurken iki isim sıralamada yukarılara yükseldi. Kızlarda Ecrin, erkeklerde ise Enes en çok konulan üçüncü isim oldu. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre, ülke genelinde 1 Ocak-31 Aralık 2009 tarihleri arasında aileler 2007 ve 2008 yıllarında olduğu gibi yeni doğan erkek bebeklere en fazla ‘’Yusuf’’ ismini verdi. Bu dönemde ülke genelinde 10 bin 775 aile erkek bebeklerine “Yusuf” ismini verirken, 9 bin 536 aile “Arda”, 8 bin 884 aile “Mehmet”, 7 bin 308 aile “Ahmet”, 7 bin 65 aile ise “Enes” isimlerini tercih etti.Kız bebeklerde de 2007 ve 2008 yıllarındaki gibi en fazla ilgi gören isim “Zeynep” oldu. Türkiye’de 2009 yılında “hayata merhaba” diyen 15 bin 97 kız bebeğe “Zeynep” adı verildi. Zeynep’in ardından 12 bin 124 kız bebeğe “Elif”, 8 bin 90 bebeğe “Ecrin”, 7 bin 712 bebeğe de “Yağmur” isimleri konuldu.Bu arada, 1980-1990 yılları arasında en fazla kullanılan isimler, kızlarda Fatma, Ayşe, Emine, Hatice ve Zeynep olurken, erkeklerde sıralama Mehmet, Mustafa, Murat, Ahmet ve Ali şeklinde olmuştu. 2000 ve 2005 yıllarında ise kızlarda Zeynep, Merve, İrem ve Fatma, erkeklerde Mehmet, Yusuf, Furkan, Mustafa ve Emre çocuklara en fazla konulan isimlerdi. Her iki isim de Arapça kökenli Son yıl kayıtlarına göre kızlarda dördüncü sıraya yükselen Ecrin ismi Arapça kökenli. Ecir: Sabrın mükafatı, ücret anlamına geliyor. Ecir TDK’ya göre Arapça sevap, bir emek karşılığı verilen şey anlamında erkek ismi olarak da kullanılıyor. Kuran’ı Kerim’de Yasin Suresi’nde geçen Ecrin kelimesi ise ‘Allah’ın’ın hediyesi’ anlamına geliyor. Erkeklerde beşinci sıraya yükselen Enes kelimesi ise Arapça kökenli bir isim. TDK’ya göre anlamı soylu Arap atı, küheylan. Hz. Muhammed’in sahabelerinden (Onu gören, konuşan ve inanan) birinin isim de Enes’tir.
AKŞAM GUNCEL 15 ŞUBAT 2010, PAZARTESİ 8 bin Ecrin 7 bin Enes’imiz oldu Ayşe, Zeynep, Ahmet ve Mehmet en çok tercih edilen isimlerden listesinden düşmedi. Ancak geçtiğimiz yıl listenin üst sıralarına Ecrin ve Enes isimleri eklendi TÜRKİYE’DE 2009 yılında ailelerin bebeklerine verdikleri isimlerde klasikler yerine korurken iki isim sıralamada yukarılara yükseldi. Kızlarda Ecrin, erkeklerde ise Enes en çok konulan üçüncü isim oldu. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre, ülke genelinde 1 Ocak-31 Aralık 2009 tarihleri arasında aileler 2007 ve 2008 yıllarında olduğu gibi yeni doğan erkek bebeklere en fazla ‘’Yusuf’’ ismini verdi. Bu dönemde ülke genelinde 10 bin 775 aile erkek bebeklerine “Yusuf” ismini verirken, 9 bin 536 aile “Arda”, 8 bin 884 aile “Mehmet”, 7 bin 308 aile “Ahmet”, 7 bin 65 aile ise “Enes” isimlerini tercih etti.Kız bebeklerde de 2007 ve 2008 yıllarındaki gibi en fazla ilgi gören isim “Zeynep” oldu. Türkiye’de 2009 yılında “hayata merhaba” diyen 15 bin 97 kız bebeğe “Zeynep” adı verildi. Zeynep’in ardından 12 bin 124 kız bebeğe “Elif”, 8 bin 90 bebeğe “Ecrin”, 7 bin 712 bebeğe de “Yağmur” isimleri konuldu.Bu arada, 1980-1990 yılları arasında en fazla kullanılan isimler, kızlarda Fatma, Ayşe, Emine, Hatice ve Zeynep olurken, erkeklerde sıralama Mehmet, Mustafa, Murat, Ahmet ve Ali şeklinde olmuştu. 2000 ve 2005 yıllarında ise kızlarda Zeynep, Merve, İrem ve Fatma, erkeklerde Mehmet, Yusuf, Furkan, Mustafa ve Emre çocuklara en fazla konulan isimlerdi. Her iki isim de Arapça kökenli Son yıl kayıtlarına göre kızlarda dördüncü sıraya yükselen Ecrin ismi Arapça kökenli. Ecir: Sabrın mükafatı, ücret anlamına geliyor. Ecir TDK’ya göre Arapça sevap, bir emek karşılığı verilen şey anlamında erkek ismi olarak da kullanılıyor. Kuran’ı Kerim’de Yasin Suresi’nde geçen Ecrin kelimesi ise ‘Allah’ın’ın hediyesi’ anlamına geliyor. Erkeklerde beşinci sıraya yükselen Enes kelimesi ise Arapça kökenli bir isim. TDK’ya göre anlamı soylu Arap atı, küheylan. Hz. Muhammed’in sahabelerinden (Onu gören, konuşan ve inanan) birinin isim de Enes’tir. AKŞAM GUNCEL 15 ŞUBAT 2010, PAZARTESİ 8 bin Ecrin 7 bin Enes’imiz oldu Ayşe, Zeynep, Ahmet ve Mehmet en çok tercih edilen isimlerden listesinden düşmedi. Ancak geçtiğimiz yıl listenin üst sıralarına Ecrin ve Enes isimleri eklendi TÜRKİYE’DE 2009 yılında ailelerin bebeklerine verdikleri isimlerde klasikler yerine korurken iki isim sıralamada yukarılara yükseldi. Kızlarda Ecrin, erkeklerde ise Enes en çok konulan üçüncü isim oldu. İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre, ülke genelinde 1 Ocak-31 Aralık 2009 tarihleri arasında aileler 2007 ve 2008 yıllarında olduğu gibi yeni doğan erkek bebeklere en fazla ‘’Yusuf’’ ismini verdi. Bu dönemde ülke genelinde 10 bin 775 aile erkek bebeklerine “Yusuf” ismini verirken, 9 bin 536 aile “Arda”, 8 bin 884 aile “Mehmet”, 7 bin 308 aile “Ahmet”, 7 bin 65 aile ise “Enes” isimlerini tercih etti.Kız bebeklerde de 2007 ve 2008 yıllarındaki gibi en fazla ilgi gören isim “Zeynep” oldu. Türkiye’de 2009 yılında “hayata merhaba” diyen 15 bin 97 kız bebeğe “Zeynep” adı verildi. Zeynep’in ardından 12 bin 124 kız bebeğe “Elif”, 8 bin 90 bebeğe “Ecrin”, 7 bin 712 bebeğe de “Yağmur” isimleri konuldu.Bu arada, 1980-1990 yılları arasında en fazla kullanılan isimler, kızlarda Fatma, Ayşe, Emine, Hatice ve Zeynep olurken, erkeklerde sıralama Mehmet, Mustafa, Murat, Ahmet ve Ali şeklinde olmuştu. 2000 ve 2005 yıllarında ise kızlarda Zeynep, Merve, İrem ve Fatma, erkeklerde Mehmet, Yusuf, Furkan, Mustafa ve Emre çocuklara en fazla konulan isimlerdi. Her iki isim de Arapça kökenli Son yıl kayıtlarına göre kızlarda dördüncü sıraya yükselen Ecrin ismi Arapça kökenli. Ecir: Sabrın mükafatı, ücret anlamına geliyor. Ecir TDK’ya göre Arapça sevap, bir emek karşılığı verilen şey anlamında erkek ismi olarak da kullanılıyor. Kuran’ı Kerim’de Yasin Suresi’nde geçen Ecrin kelimesi ise ‘Allah’ın’ın hediyesi’ anlamına geliyor. Erkeklerde beşinci sıraya yükselen Enes kelimesi ise Arapça kökenli bir isim. TDK’ya göre anlamı soylu Arap atı, küheylan. Hz. Muhammed’in sahabelerinden (Onu gören, konuşan ve inanan) birinin isim de Enes’tir.
http://www.aksam.com.tr

Kızmabirader eğitir sudoku zekâ gelistirir

Kızmabirader eğitir sudoku zekâ gelistirir Çocuk Gelişim Uzmanı Şenay Yılmaz, kızma birader, bil bakalım, emlak oyunları, jenga, 100-500 parçalı puzzler, maketler, monopolly, scrabell, tabu, çılgın çubuklar, amiral battı, sudoku, eğitici ve zekayı geliştirici özellikteki özellikte hazırlanmış bilgisayar oyun cdleri, aile içi oynanabilecek oyuncakların öğrencilerin başarı düzeylerini ve zekalarını artırdığını söyledi. Yılmaz, “Bu oyuncaklar ile başarma ve başarısızlıkla baş edebilme, oyun esnasında strateji geliştirebilmesi ve kendini güdülemeyi öğrenir. Tabii ki bu arada aile içi iletişimin artması çocukta problemli davranışların azalmasını sağlarken kabul edildiğini görmek başarılı olma isteğini arttıracaktır” diye konuştu. Şenay Yılmaz ile çocuğunuzun başarı düzeyini ve zekasını artırma yollarını konuştuk. - Zeka ile başarı arasında bir ilişki var mıdır? Başarının derecesini belirleyen koyduğunuz hedefin şiddetidir. Zeka olarak baktığınızda ise 60 IQ ye sahip bir çocuk ile 110 IQ sahip çocuğun başarı gösterdikleri konuya göre kıyaslamak daha doğru olacaktır. Yani 60 IQ ye sahip çocuğun dakikada 60 kelime okuması ile 110 IQ çocuğunun dakikada 100 kelime okuması birer hedef ise amaca ulaşmak başarıyı ifade eder. Önemli olan zekayı amaçlı kullanabilmeyi öğrenmektir. -Öğretmenlerin oynatacakları ne tür oyunlar onların başarısını ve gelişimlerini olumlu etkiler?Oyun ve oyuncak çocuklar için öğrenmenin gelişiminde kullanılabilecek en etkin araçlardır. Çocuklar yaşayarak, eğlenerek ve grup içinde yaptıkları faaliyetlerden daha çok keyif alırlar. Sınıf için de uygulayacağı bazı oyunlar çocukların başarılı olabilmeleri için gerekli olan sosyal becerileri kazanmasında etkilidir. YETENEĞİNİ GÖRÜN ALKIŞLAYIN - Çocuğun başarısızlık yaşadığı deneyimlerini aza indirgeyerek kısmen yardımlar vererek bunların üstesinden gelebilmeleri konusunda teşvik etmek. Bu saç okşamak, yıldız vermek belki de basit bir aferin bile olabilir. - Çocuğun öğrenmeye olan ilgisini artırmak için başarılı olduğu alanları keşfedip hem çocuğa hem de çevresine his ettirmelisiniz. - Çocuğun başarısına yönelik beklentiler geliştirebilirsiniz. “Ayşe bu projede çok başarılı olacağından hiç şüphem yok” gibi cümlelerle güç verebilirsiniz. Bilgisayar hafta sonu Çocuğunuzu televizyon ve bilgisayardan olabildiğince uzak tutmaya çalışın. Günlük 1 saat kullanımı aşmayacak şekilde düzenleme yapın. Bilgisayar oyunlarını hafta sonu oynaması daha iyi olur. BIRAKIN SORSUNLAR - En küçük başarıları görüp anında ödüllendirin, takdir edin. - Soru sormaları için teşvik edin, araştırmacı ruhlarını ayaklandırın. - Kontrol etme alışkanlığı kazandırmak (Hataların kırmızı kalemle düzeltilmesi yararlı olur) hatalarını daha kolay düzeltmelerini sağlar. HEDEFİ HIZLI DEĞİL, UFAK UFAK ARTIRIN - Kararlı olmayı öğretin, örnek olun. Kararsız mizaca sahip anne babaların çocuklarında da maalesef aynı istikrarsızlık gözlenir. - Çocuğunuza beklentileriniz yüksek olan hedefler koymayın. Tüm derslerden 100 Alman gerekiyor hedefi hem zor hem de çocuğu strese sokacak bir hedeftir. Bunun yerine bu dönem derslerinde senden olabilecek maksimum başarıyı bekliyorum demek hem çocuğu strese sokmaz hemde iç motivasyonunu arttırır. Eğer çocuğunuzun kapasitesi 70 almaya müsaitse hedefinizi eğer bu yıl derslerinden en az 5 tanesi 80 üzeri olursa istediğin bisikleti alacağım gibi bir hedef çocuğun yıl sonuna kadarki gerekli olan motivasyonunu olumsuz etkilemez. OYUNLA ZEKA KÜPÜ OLSUN KIZMA birader, bil bakalım, emlak oyunları, jenga, 100-500 parçalı puzzler, maketler, monopolly, scrabell, tabu, çılgın çubuklar, amiral battı, sudoku, eğitici ve zekayı geliştirici özellikteki özellikte hazırlanmış bilgisayar oyun cdleri, aile içi oynanabilecek oyuncaklardır. Bu oyuncaklar ile başarma ve başarısızlıkla baş edebilme, oyun esnasında strateji geliştirebilmesi ve kendini motive etmeyi öğrenir. Tabii ki aile içi iletişimin artması çocukta problemli davranışların azalmasını sağlarken kabul edildiğini görmek başarılı olma isteğini de arttır. SPOR YAPAN ÇABUK ÖĞRENİYOR - Sporsal aktivitelere daha çok yer verilmeli ve uygulamalara katılım desteklenmelidir. Bu gelecekte iş ve sosyal hayatını da olumlu etkiler. Spor yaparken beyinde salgılanan birçok hormon öğrenmeyi artırmaktadır. - Ailenizin mevcut soyağacına bakın. Anne-baba ya da yakın akraba çevresinin nelerde daha başarılı oldukları, nelere yatkın oldukları ve davranışları değerlendirilmelidir. - Düzenli ve sağlıklı beslenmesine dikkat edilmelidir. Zihin gücünü uyaran gıdalara daha fazla yer verilmelidir. Özellikle yeşil yapraklı sebze ve meyveler, ceviz en çok önerdiğim iki gıdadır. - Ruhsal olarak sakin, dingin ve mutlu ortamlarda bulunmasını sağlayın. Kavga, gürültü, aşırı panik ya da iletişim zayıflığı olan ailelerde çocuk kendini güvende hissedemez. Kendine güven duygusunu artıracak ortamların yaratın, sözlerinizle destek olun başarabildiği konuları vurgulayın. ELMALAR KIZARSIN Sınıfta puanlama tablosu, başarısı artan çocukların elmalarının kızarması (kırmızıya boyanması), ayın öğrencisini seçme, farklı yetenekleri kuvvetli öğrencilere bu alanlarını gösterebilecek sunumlar yaptırılması gibi etkinlikler, çocukların başarılarını vurgular, farkındalığı artırır. SATRANÇ ZEKANIN ŞAHI - Molalı ders çalışma planı yapması konusunda yönlendirin. Bazen anne ve babalar çocuğunun hiç kalkmadan 1-2 saatte dersini bitirmesini ister. Bu doğru olmaz. - Satranç strateji geliştirmesini ve birkaç adım sonrasını görebilmesini sağlar, oynaması için teşvik edin. - Çalışma masasında gereksiz eşyaların (biblo, lamba, bardak vs.) olmasını engelleyin. Aşırı sıcak, aşırı ışık ve dağınık ortam dikkat dağıtır, otokontrolü zorlaştırır. - Öfke patlamaları yaşadığı zaman engellemeyin. Böyle durumlarda diyaloğa girmeyin. Sakinleştiği zaman oturup ben dilini kullanarak konuşun. - Uykusunu aldığına özellikle dikkat edin. Uykusunu yeterince alamayan çocuk huysuz, dikkati dağınık ve keyifsiz olur. En az 8 saat uyumasını sağlayın. MİSAFİR KABUL ETMEYİN - Çocuğunuz ders çalışırken mutlaka ev ortamınızda da aynı ambiyansı yaratmaya çalışın. Televizyonu kapatın. Gerekirse telefonunuzu sessize alın. Misafir kabul etmeyin. - Öğrenme stilini fark etmeye çalışın. Görerek mi, işiterek mi, dokunarak mı yoksa yaşayarak öğrenmeyi mi tercih ediyor. Hangi alanları daha baskın ise bu becerilerini baz alan bir çalışma ortamı belirleyin. - Mutlaka günlük programınız belli olsun. Yemek yeme saati, ödev saati, TV saati, uyku saati.. Bu programa sadece çocuğunuzdan uymasını beklemeyin sizde aynı istikrarı göstererek planlı ve programlı hareket etmeye çalışın. - Günlük yapması gereken gevşeme ve nefes egzersizlerini öğretin. Her gün ellerden başlayarak tüm vücudunuzun her bölümünü üç dakika kendi kendinize sıkın, kasın ve sonra serbest bırakın. Amaç; vücudun gerginliğini azaltmak, sınav esnasında sinirlerin ve vücudun kasılmasını en aza indirgemektir. - Hobi geliştirmesini sağlayın. Koleksiyon yapmak, hayvan bakmak, 2000 parçalı puzzle bitirmek ya da bir enstruman çalmak. Harita, kroki okuyan çocuk daha başarılı Okulda öğretmenler öğrencilerinin başarısını nasıl artırabilir? Eğitimin pedagojik kısmının da etkin kullanılması öğrencilerin başarılarını arttıracaktır. - Grafik, şema, harita, kroki okumak oldukça zorlayıcı etkinlikler olabilir. Bu çalışmalarda, istenen bilgiyi yazılı olarak anlatmak, küçük uyarıcı notlar hazırlamak oldukça yararlı olacaktır. Ritim ve müzik de yardımcı olabilir. AÇIK VE NET KONUŞUN - Tüm yönergelerin açık, net ve direkt verilmesi gerekmektedir. Fazla kullanılan mecazlar, deyimler, espriler ve ironiler akıl karıştırıcı olabilir. -Arkadaşlık ilişkilerinde empati kurma ve sosyal problem çözme becerileri geliştirilmelidir. Sorunlarla baş edebilme becerileri konusunda yaşanmış öyküler anlatmak faydalı olacaktır. - Duygularını net ve doğru şekilde ifade etmeleri sağlanmalıdır. - Beklentilerinizle ilgili esnek olun. Çocuklar daha önce sergilediği bir davranışı bir dahaki sefer sergilemeyebilir. SIKINTISINI HAFİFE ALMAYIN - Çocukların sıkıntılarını asla hafife almayın. Yaşanan öfke krizlerinin, bazen inatçılıkların ve ağlamaların aslında çok net yardım çağrıları olduklarını unutmayın. - Tehdit ve ceza genelde işe yaramaz. Otoritenin sergilediği ısrarcı ve cezai tutumlarına anlam veremezler ve bu onlarda sadece öfkelerinin büyümesine yol açar. - Rutininizde olabildiğince değişiklik yapmayın. - Hafta sonunda okula, okuldan tatile hatta akşamüstünden geceye kadar olan geçişlerde sıkıntı yaşayabilirler. Adapte olmaları için motive edici ödüllendirici çalışmalar yapmak çok etkilidir. YARIN: HANGİ BESİNLER ZEKAYI BESLER?

Polislerden öğrencilere destek

15/02/2010 - 12:14:23 Polislerden öğrencilere destek Minik öğrenciler okullarını ziyaret eden polislerle çeşitli aktivitelere katıldı. Okula giden ekipler sınıflarda güvenlik hakkında seminer verdi.Kütahya Emniyet Müdürlüğünce yürütülen “Seni Seviyoruz Polis Amca Projesi” kapsamında sosyalleşme sorunu yaşayan öğrencilerin okullarına giden polis memurları, onlarla çeşitli sosyal aktivitelere katılıyor. Kütahya Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Büro Amirliği, sosyalleşme sorunu yaşayan ve suça meyilli öğrencilere yönelik proje başlattı. Büro ekipleri, il genelinde faaliyet gösteren yaklaşık 50 ilköğretim okulunu projeye dahil ederek, her hafta bir okulda öğrencilerle buluşuyor. Yardım da yapılıyorSosyalleşme sorunu yaşayan, içine kapanık ve suça meyilli öğrencilerin topluma kazandırılması, polis ve kolluk kuvvetlerine bakış açılarının değiştirilmesinin amaçlandığı proje, Toplum Destekli Polislik Büro Amiri Nesrin Erik önderliğinde sürdürülüyor. Okullara giden ekipler, seminer verdikleri öğrencilerle basketbol oynuyor ve trafik kuralları konusunda eğitim amaçlı hazırlanan çizgi filmleri onlarla izliyor. Öğrencilere emniyet güçlerinin vatanı ve milleti korumak için fedakarca görev yaptığı anlatılıyor. Öte yandan proje çerçevesinde her okulda daha önce belirlenen 40’ar ihtiyaç sahibi öğrenciye de kırtasiye yardımı yapılıyor.

İlköğretimde çevre eğitimi verilecek

İlköğretimde çevre eğitimi verilecek İZMİR İl Çevre ve Orman Müdürü Osman Tatar, ilköğretim okullarında çevre bilinci oluşturmak için çalışma başlattıklarını söyledi. İlk çalışmanın “Gediz Eylem Planı” çerçevesinde havza kirliliği olduğunu belirten Tatar, “Bakanlığımızca 2008-2012 yılları arasında uygulanacak bu plan çerçevesinde, İzmir’in Gediz havzası sınırları içinde kalan ilçelerdeki ilköğretim öğrencilerine yönelik, 16 Şubat tarihinden itibaren çevre eğitimlerine başlı-yoruz. Havzadaki kirliliğe dikkat çekmek, öğrencileri çalışmalar hakkında bilgilendirmek ve çevre bilinci oluşturmak amacı taşıyan eğitimler Kemalpaşa, Menemen, Çiğli ve Foça ilçelerinde verilecek” dedi. Eğitimlerde çevre, hava ve su kirliliği, katı ve tehlikeli atıklar gibi başlıklar altında öğrencilerin interaktif katılımıyla sunumlar yapılacak. 15.02.2010 http://www.yeniasya.com.tr/2010/02/15/aile-saglik/default.htm

1 milyondan fazla öğrenci kayıt oldu!

1 milyondan fazla öğrenci kayıt oldu! 15.2.2010 Autodesk’in eğitime verdiği destek, öğrenci ve eğitmenlerin endüstrinin öncü tasarım yazılım ve programlarına kolayca erişimleriyle katlanarak artıyor. İnşaat, makine, endüstri tasarımı, mimari ve sinema alanına yönelik 2D ve 3D yazılımlarıyla dünyanın lider şirketi Autodesk, internette oluşturduğu eğitim topluluğuna kayıtlı öğrenci sayısının 1 milyon kişiye ulaştığını açıkladı. “Autodesk Student Community” adıyla 2006 yılında kurulan portale 147 ülkeden 28 binden fazla eğitim kuruluşunun temsilcisi de kayıtlı bulunuyor. Portal, endüstri tasarımı, mimarlık, inşaat, mühendislik, dijital sanat dallarında eğitim gören üniversite öğrencilerinin, eğitim ve eğitim sonrası süreçte de Autodesk’in bilgisayar destekli tasarım yazılımlarını ücretsiz olarak kullanma imkanı sunarken, eğitim sonrasında da olanağına kadar bir çok yenilik ve kolaylık sağlıyor. Öğrencilere, dünya çapında profesyonellerle aynı teknolojiyi kullanma fırsatı sunan “Autodesk Student Community”, farklı tecrübelerin paylaşılarak küresel bir işbirliği ve deneyim ortamının yaratılmasına da ön ayak oluyor.Autodesk’in 25 ürününün 2010 versiyonunu öğrenci ve eğitmenlere bedava (13 aya kadar lisanslı kullanım) yükleme serbestliği tanıyan “Autodesk Student Community”, aynı zamanda yüksek kaliteli eğitim veri, kullanım klavuzu, çalışma kitabı, veri kitleri ve videolara erişimin de yolunu açıyor. Öğrenciler, Autodesk 3ds Max, Autodesk 3ds Max Design ve Autodesk Maya yazılımlarının 6 aylık deneme sürümlerine de Autodesk Education Community’den ulaşabiliyor. Tüm bu yenilikleri yakalamak için öğrencilerin; sahip oldukları edu.tr uzantılı e-posta adresleriyle http://students.autodesk.com/ internet sitesine kayıt yapmaları yeterli oluyor. http://egitim.milliyet.com.tr/1-milyondan-fazla-ogrenci-kayit-oldu-/egitim/haberdetay/16.02.2010/1199342/default.htm?ver=26

Büyükannelerin büyüttüğü çocukta risk daha fazla

Büyükannelerin büyüttüğü çocukta risk daha fazla Uzmanlar, büyükanneler tarafından büyütülen çocuklarda obezite riskinin arttığı bilgisini verdi. AA Ankara- International Journal of Obesity dergisinde yayımlanan, 3 yaşındaki 12 bin çocuk arasında yapılan araştırmaya göre, tam gün büyük anneleri tarafından bakılan çocukların aşırı kilolu olma riski yüzde 34 daha fazla. Birleşik Krallık'ta 2000-2001 yılları arasında doğan çocuklar arasındaki araştırma sonucunda, yarı zamanlı olarak büyükanneleri tarafından bakılan çocuklarda ise obezite riskinin, kendi ebeveynleri tarafından bakılanlara oranla yüzde 15 daha fazla olduğu belirlendi. Bununla birlikte, kreşe giden veya bir çocuk bakıcısı tarafından büyütülen çocuklarda öyle bir risk bulunmuyor. University College London'dan bilim adamlarının yaptığı araştırmada, çocukların sosyo-ekonomik durumları da değerlendirildiğinde, söz konusu riskin eğitimli, işlerinde mevki sahibi annelerin çocuklarında daha fazla görüldüğü saptandı. Akrabalar ve arkadaşların tam zamanlı olmak kaydıyla bakımını üstlendiği çocuklarda da obezite riskinin bulunduğu kaydedildi. Bilim adamları, büyük anneler ve akrabalara bebeğin beslenmesi ve fiziksel egzersizi konusunda daha iyi bilgi vermek gerektiğini söylediler. Araştırma başkanı Prof. Catherine Law, ABD'de yapılan başka araştırmalarda da desteklenen araştırmalarının, büyükannelerin bakımıyla obezite arasındaki ilişkinin nedenlerine bakmadığını, ancak bunun çocuğun fikiksel egzersiz yapmaması ve çocuklara büyükannelerin daha fazla müsamaha göstermesi yüzünden olduğunun düşünüldüğünü söyledi. Geçenlerde Amerikalı bilim adamlarının yaptığı bir araştırmada da obezitenin bebeklikte başladığı belirlenmişti. 15 Şubat 2010

Mükemmel spermin profili

Mükemmel spermin profili Tüp bebek tedavisi gören çiftlerdeki temel sorunlardan biri, yeterli miktarda ya da kalitede sperm olmaması. Mükemmel olmayan spermler, üreme kapasitesini düşmesine yol açıyor. Cumhuriyet Haber Portalı İstanbul- Bilimsel araştırmalara göre, spermin mükemmel olması için bazı kriterler söz konusu. Baş kısmının kuyruk ve boyun kısmına oranı, baş kısmının uzunluk ve eni arasındaki oran, baş kısmında dölleme özelliğinin yer aldığı akrozom denilen alanın büyüklüğü gibi bir çok kriter, spermin mükemmel olmasını sağlıyor. Evli çiftlerin bir kısmını etkileyen kısırlık, “bir yıldan fazla süreyle hiçbir korunma yöntemi kullanılmamasına rağmen çocuk sahibi olamamak” olarak tanımlanıyor. Günümüzde çiftlerin yüzde 10-15'inin kısırlık nedeni ile doktora başvurduğu biliniyor. Bu çiftlerde görülen kısırlık sorununun yaklaşık yüzde 50'sinin nedeni, erkekler. Erkeklerde görülen üreme kapasitesindeki sorunlar, kısırlık sorunun önemli bir nedeni. Tüp bebek tedavisi için gelen erkeklerde, üreme kapasitesinin durumunu ölçmek için sperm analizi yapılıyor.Spermlerin hareketliliğinin ve kalitesinin çocuk sahibi olmayı etkilediğini söyleyen International Hospital Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. İsmail Çepni, yapılan bilimsel çalışmaların sonucunda “mükemmel spermin” tarifinin yapıldığını belirtiyor. Mükemmel spermin bilimsel tarifi, baş kısmının kuyruk ve boyun kısmına oranı, baş kısmının uzunluk ve eni arasındaki oran, baş kısmında dölleme özelliğinin yer aldığı akrozom denilen alanın büyüklüğü gibi birçok kriterle açıklanıyor.Uygun bir meni tahlili yapılabilmesi için erkeğin 2-5 gün cinsel perhiz yapması, verilen meninin de en kısa sürede incelenmesi gerekiyor. Prof. İsmail Çepni, son yıllarda sperm yapısının tüm detaylarıyla ortaya çıkartıldığını ve normal sperm kavramının kesin kriterlerle belirlendiğini belirterek şu bilgileri veriyor: Fizyolojik ve çevresel faktörlerden etkilenir "Kruger kriterleri denilen bu sınıflamaya göre, spermlerin yüzde 4’ünden daha az normal yapıya sahip olanların doğal yollar ile çocuk yapma olasılığı yüzde 8 oranında. Bir erkekte normal sperm oranı yüzde 4’ün üzerindeyse doğal yollarla çocuk sahibi olma oranı yüzde 64'e çıkıyor. Bir erkekte yüzde 14’ün üzerinde normal yapıya sahip sperm varsa sperm sayımı iyi kabul ediliyor. Bu oran yüzde 4–14 arasına arasında kalıyorsa sınırda kabul ediliyor.Ancak normal sperm sayımı sonuçları, erkeğin kesin olarak çocuk sahibi olacağını göstermiyor. Bunun tersi de doğru. Erkekte anormal spermiogram sonucu çıktıysa bu da kişinin çocuğu olamayacağı anlamına gelmiyor, sonuç anormal da olsa çocuk sahibi olabiliyor. İnsan spermi fizyolojik ve çevresel faktörlere bağlı olarak değişebiliyor. Sperm oranlarında değişkinlikler olabiliyor. Bu nedenle incelemenin iki defa yapılması gerekiyor. Viral enfeksiyonlar, fiziksel veya psikolojik stresleri bulunan hastaların 3 ay ara ile sperm analizi yaptırması önem taşıyor."Erkekler neden kısır oluyor? Sigara ve alkol spermi azaltıyor Sigara içmek sperm sayısını belirgin olarak düşürüyor. Kişi üç ay sigarayı bırakınca sperm sayısında inanılmaz artışlar olabiliyor. Sadece sigara bırakarak çocuk sahibi olan çiftler var. Uyuşturucu kullanımı, yoğun alkol alımı da spermi ciddi derecede bozuyor. Sperm hücresi 2,5–3 ayda olgunlaşabildiği için (72 gün), sigara bırakıldıktan sonra sperm üzerindeki etkileri de 3 ayda ortadan kalkıyor. Kronik ilaçlardan zarar görüyor En başta radyoterapi veya kemoterapi gibi kanser tedavileri sperm üretimini çoğunlukla kalıcı olarak etkiliyor. Depresyon ilaçları, sakinleştiriciler, narkotik ilaçlar, bazı mide ilaçları, nikotin, kas geliştirmede kullanılan steroid türü ilaçlar üremeyi bozuyor. Miktarın azaltılması, alternatif ilaçlarla değiştirilmesi üreme fonksiyonunu düzeltiyor. Tarımda kullanılan bazı böcek öldürücü ilaçları, çalışma ortamındaki uçucu gazlar (boya, mobilya, akü sanayi), radyasyona maruz kalma sperm üretimini bozuyor. Doğal denilen ürünler sperme zarar verebiliyor Üreme sorunu yaşayan çiftler sık sık “doğal ürünlerle çocuk sahibi olabilir miyiz?” diye soruyor. Piyasada ve internet üzerinden satılan içeriği belli olmayan maddelerin kullanılması oldukça yanlış. Hastaların önce hekime danışmasında yarar var. Aksi takdirde bu ürünler zarar verebiliyor. Testisteki sorunlar olumsuz etkiliyor Erkekte inmemiş testis sorununun bulunması, testisin kendi etrafında dönerek dolaşımının bozulması olarak tanımlanan ‘torsiyon’ problemi, testise alınan darbe ile yaralanma, testiste gelişen kanserler, bazı enfeksiyon hastalıkları (üreme organlarını etkileyerek testislerde sperm yapımını bozabilir. Ergenlik çağından sonra geçirilen kabakulak hastalığının yüzde 25 oranında kısırlığa sebep olması en iyi bilinen örnektir. Hormonal eksiklikler de kısırlık yapıyor Sperm yapımını sağlayan FSH ve LH hormonlarındaki düzensizlikler, en sık görülen şeklidir. Bu hormonların eksikliği de kısırlığa neden olabiliyor. Bağışıklık sistemi bozulunca sperm de nasibini alıyor Bazı erkekler, kendi spermlerine karşı antikorlar oluşturarak, sperm hareketlerinin bozulmasına veya aglütinasyonlara (spermlerin başlarından veya kuyruklarından yapışarak hareket yeteneğini kaybetmesi) neden olabiliyor. Testis damarındaki varisleşme erkeğin düşmanı Testisler skrotum ( haya) adı verilen torba yapıları içinde bulunuyor. Buradaki damarların varisleşmesi (varikosel) de sperm kalitesini bozabiliyor. Varikosel, erkek hastalarda yüzde 21–41 oranında görülüyor. Varikosel ancak çok ileri derecede belirti verdiğinde örneğin ağrı da yaptığı durumlarda spermi etkiliyor. Sadece ultrasonda belirlenen varikosellerde ameliyat başarı getirmiyor. Genetik olarak bazı erkeklerin Y kromozomunda bulunan gen değişiklikleri sperm hücrelerinin azlığı veya yokluğuna neden olabiliyor. Sperm kanallarında tıkandıysa Sperm kanallarındaki tıkanıklıklar, spermin geçişine kısmen veya tamamen (oligospermi, azospermi) engel olabilir. Bu durum doğuştan olabileceği gibi daha sonra oluşan enfeksiyonlara ve ameliyat yan etkilerine bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Cinsel ilişkiye ait problemler Empotans (sertleşme problemleri) veya erken boşalma, bu grupta yer alan sebeplerdir. Erkek kısırlığı nasıl tedavi ediliyor? “Doğuştan hormon eksikliği” (Hipogonadotropik Hipogonadizm) ilaçlarla tedavisi mümkün olan nadir erkek infertilitesi nedenleri arasında yer alıyor. Ancak bu tedavi kısa süreli olarak yapılmıyor. İlaçların düzenli kullanan hastalarda 6 aydan önce az oranda hastada sperm çıkışı görülmekle birlikte 12. ayda yüzde 70-80 oranında sperm çıkışı görülüyor. Mikro-TESE ile biyopsi yapılıyor, daha çok sperm bulunuyor “Mikroskobik TESE” veya “mikroskobik testis biyopsisi” olarak adlandırılan yöntem, daha önce kullanılan klasik testis biyopsisi yöntemine göre daha yüksek oranda sperm hücresi bulma şansı veriyor.Prof. Dr. İsmail Çepni, sperm yapısının tüm detaylarıyla ortaya çıkarıldığını söylüyor.Azoospermik kişilerde Klinefelter's Sendromu olarak adlandırılan ve toplumda ortalama doğan 500 erkeğin birinde tespit edilen genetik hastalıkta; testis boyutlarının normalin altında oluşu (2-3 ml hacimde), testosteron (erkeklik hormonu) düzeyi düşüklüğü ve menide spermin bulunmaması (azoospermia) sonucu kısırlık mevcuttur.Bu erkeklerde, inmemiş testis, çok az sayıda spermi çıkan erkeklerde, kabakulak hastalığı sonrasında azoospermi gelişmiş olan erkeklerde mikro TESE operasyonu ile sperm araştırılması dondurma olanağı bulunan tüp bebek merkezlerinde yapılmalıdır. Sperm dondurma işlemi başarılı oluyor Özellikle erken yaşlarda kanser ya da farklı hastalıklar nedeniyle radyoterapi ya da kemoterapi alanlar için ileride çocuk sahibi olma şanslarını korumak için mutlaka önerilmelidir. Mikro-TESE de elde edilen spermlerin kullanılmayanları da dondurulmalıdır. Sperm dondurma işlemi, çok başarılı olarak uygulanmaktadır. Nasıl tedavi edeceğiz? Günümüzde kabul gören görüş erkeği tedavi etmek değil mevcut spermini kullanmak şeklindedir. Eğer kendiliğinden gebeliğe olanak tanıyan bir sperm analizi varsa, kadının yaşı genç ve evlilik süresi kısa ise bir süre daha beklenebilir. Toplam hareketli sperm sayısı 10 milyonun üzerinde ise aşılama yapılabilir. Uygulama başına gebelik oranı yüzde 5-10 civarında olup aşılamaya başlayan her 10 çiftten 2-3 tanesi 3 deneme sonunda gebe kalabilir.Aşılama toplamda 3 defadan fazla yapılmamalıdır. Gebe kalamayan kadınlarda daha fazla tekrar edilmesinin yararı yoktur. Erkek kısırlığında en etkin tedavi tüp bebek ve mikroenjeksiyondur. Kadının da genç olduğu ve yumurtalık kapasitesinin iyi olduğu durumlarda başarı çok yüksektir. Başarı böyle çiftlerde %50’lere kadar çıkmaktadır. Spermleri koruma önerileri Yaşam tarzında değişiklikler ile stresin azaltılmasıFazla kiloların verilmesiDüzenli spor yapılmasıSigara ve alkolden uzak durulmasıÇevresel zararlı atıklardan kaçınılmasıDar giysiler giyilmemesiSauna/sıcak banyonun tercih edilmemesiDizüstü bilgisayarların uzun süreli kullanılmamasıTüm gün oturarak çalışmaması. 15 Şubat 2010