Translate

11 Kasım 2012 Pazar

Avrupalılar, çocuklarına yabancı yazarların kitaplarını okutmuyor


11 Kasım 2012 Pazar - 
Akşam | PAZAR
Avrupalılar, çocuklarına yabancı yazarların kitaplarını okutmuyor

Avrupalılar, çocuklarına yabancı yazarların kitaplarını okutmuyor

İstanbul Kitap Fuarı, 17-25 Kasım tarihleri arasında 'Çocukluğum Yurdumdur Çocuk ve Gençlik Edebiyatı' temasıyla kitapseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Fuarın Onur Yazarı, 50 yıllık yazın hayatında 78 eser vermiş Gülten Dayıoğlu. Dayıoğlu ile 50 yıllık yazın hayatını, çocuk edebiyatının dününü, bugününü ve çocukları konuştuk.
PINAR HİÇDURMAZ
pinar.hicdurmaz@aksam.com.tr

Çocuk ve gençlik kitapları yazarı Gülten Dayıoğlu'nun kitaplarından en az birini mutlaka okumuşuzdur. Dayıoğlu'nun kitaplarında kardeşlik, arkadaşlık ve dayanışma çok güzel bir dille anlatılır. Yazı dünyasında 50 yılı geride bırakan Dayıoğlu yıllar önce, hukuk fakültesinden ayrılıp öğretmenlik yapmaya karar vermiş ama Dayıoğlu ailesinde hukuk geleneği bozulmamış. Eşi ve iki oğlunun avukat olması ve bir torunun da şu anda hukuk okuması bu geleneğin devam edeceğini gösteriyor. Şu anda ailede yazarlığa ilgi duyan birinin olmadığını söyleyen Dayıoğlu ile 50 yılı 'kısaca' konuştuk.
- Bu yıl kitap fuarının onur konuğusunuz aynı zamanda yazarlıkta 50'nci yılınız. Bu size nasıl hissettiriyor?
Onur konuğu olarak davet edilmemin 50'inci yılıma denk gelmesi mutluluğumu artırdı. Çekilen çilelerin, gösterilen çabaların karşılığını almış gibi oldum. Çok yoruldum, çok koştum, birçok fedakarlık yaptım. Tabii bütün bunları yazın hayatım boyunca yaşadım.
- Yazarlık yeteneğinizi ilkokul üçüncü sınıftayken öğretmeniniz keşfetmiş. Siz de  yetenekli öğrencilerle karşılaştınız mı?
Öğretmenim mezun olurken hocaları 'Anadolu'nun dört bir yanına gidiyorsunuz, cevherleri araştırın' dermiş. Yeteneğimle gurur duyduğunu hep söylerdi. Öğrencilerime 'Çocuklarım' derim. Aralarında farklı bir yeteneğe sahip olanlar var mı diye hep aradım. Belki bir yazar çıkmadı aralarından ama milletvekilli, belediye başkanı çıktı. Örneğin Mustafa Sarıgül öğrencilerimdendi. Hepsi benim çocuklarım. Kuyumcusu, tüccarı, akademisyeni... Semt pazarlarında pazarcılık yapan oğlum Mustafa var mesela. Haberleşiyoruz hala özellikle Anneler Günü'nde hiç unutmazlar.
- Zor bir öğretmen miydiniz?
En önemli ilkelerimden biri verdiğim ödevi kontrol etmekti. O zaman bu durumdan belki çok memnun değillerdi ama sonra bana hep teşekkür edip 'Hocam bize bu disiplini verdiniz. Sayenizde hiçbir zaman zorluk çekmedik' derler. Bir dönem Kasımpaşa'da öğretmenim. Öğrencilerimin yüzde 70'i Roman. Hepsi çok severdi beni. Titiz bir öğretmendim de. Ders araçları götürürdüm. Yokuşun başında bekler, elimdekileri taşırlardı.
- Çocuk kitapları yazmanızda öğrencilerinizin etkisi çok büyüktür...
Öğretmen olmasaydım çocuk edebiyatına yönelmezdim. Çünkü öykü yazarıydım. Öğretmenlik yıllarımda piyasada çocuk kitabı yoktu. Birkaç çeviri kitabını da edebiyattan anlayan birileri değil, kolej öğrencileri çevirmişti. Ben de kendim yazmaya karar verdim. Öğrencilerime anlattığım ve onların beğeni süzgecinden geçenleri yazdım. Resim yaparlarken anlatırdım.
- Piyasada eksiklik olmasına rağmen, bastırmakta büyük güçlük çekmişsiniz...
Çocuk edebiyatı diye bir kavram olmadığı için yayınevleri yüzüne bile bakmıyordu. Kabul ettirinceye kadar canım çıktı. Nihayet kabul ettirmeyi başardığımda da kitap ardı ardına basılmış bu sefer yayınevi yeni öyküler istemeye başlamıştı. Öğretmenler çok sahip çıkmış.
- İlk romanlarınız daha dramatikken sonra daha farklı bir tarzınız ortaya çıktı. 
'Fadiş', 'Dört Kardeştiler', 'Yurdumu Özledim', 'Ben Büyüyünce' kitaplarım yerel kurgulardır. Bu kitaplardan sonra büyük bir açılım yaşadım. Bilim kurgu yazmaya başladım. Sonrasında da fantastik eserler üretmeye başladım. İlk bilim kurgu kitabım 'Dünya Çocukların Olsa' adlı kitaptır ki Alman Yayıncılar Birliği'nden 'Gençliğe Yarın Ümidi Verenler' kapsamında ilk 300 seçki arasında yer aldı. Tek Türk ve rütbesiz bendim. Çünkü o seçkideki yazarların büyük bir bölümü Nobel ödüllüydü. O zaman anladım ki çağa uymak zorundasınız. Eğer yerel kitaplar yazmaya devam etseydim bir avuç okurum olacaktı. Daha evrensel yazınca kitaplarım birçok dile çevrildi. 
- Çocukların dünyasına ulaşabilmeyi nasıl başarıyorsunuz?
Kendimi o düzeye yükseltmek için elimi onlara uzatıyorum ve 'Çocuklar elimi tutun' diyorum. Eğer iyi yazmazsam elimden tutmazlar. Sürekli okullara gittiğim için çocukların nabızlarını tutuyorum, beğenilerini ölçüyorum.
- Yurtdışında çocuk edebiyatı çok popülerken bizde neden böyle değil?
'Kitap zihnin besinidir' düşüncesi onlar için çok önemli. Uygar ülkeler bunun bilincinde, onun için de yabancı yazarları pek sokmazlar aralarına. 'Bizim toplumumuzun yapısını bilemezsin. Bu nedenle senin yazdıklarının bizim çocuklarımıza yararı olmaz' diye de yüzünüze söylerler. Türkiye'de hem çeviri hem de yerli çocuk kitapları ince elenip sık dokunmadan basılıyor. Bugün söz konusu niteliksiz kitaplar piyasayı ayrıkotu gibi sarmış durumda. Çocuk edebiyatının bilincine varmış nitelikli kitaplarımız da var ama onların o değerli kitapları elma şekeri gibi cicili bicili kitapların arasında kaynayıp gidiyor.
- Neye dikkat etmeliyiz çocuk kitabı alırken?
Mutlaka çocuğunuz okumadan önce siz okumalısınız. Bir anne-baba tat alamadığı, yiyemediği ya da ekşimiş bir besini yavrusuna yedirir mi? Elbette yapmaz. Ailelerden ricam zihinsel besin için de aynı hassasiyeti göstermeleri. Yayınevlerinin hepsine saygım var. Sermayesini çocuk kitabına yatırıp da 'Buradayım' diye ortaya atılmak hiç kolay değil. Ama biraz az kar et, uzman bir editör görevlendir, yatağında rahat uyu. Bir tek editöre her şeyi okutuyorlar.
- Yeni nesil çocuklarda nasıl farklılıklar görüyorsunuz?
Çocuklar çok değişti. Bu kadar kitap okunuyorsa yine de öpüp başıma koyuyorum. Gittiğim okullarda çocuklarla sohbet ederim. Ağızlarından dökülür kimlikleri. Sordukları sorulardan da anlaşılır. Bilgisayar oyunlarından aldıkları 'Kaç kelle uçurdun?', 'Bilmem kaç karın deştin?' gibi söylemler dehşet verici. Bu durum giderek çocuğun doğasına da egemen olmaya başladı. Çocuklar artık normal romanlarla tatmin olmuyor. Vurdulu kırdılı, kanlı bıçaklı, vampirli kitapları seviyor. Çünkü doymuyor artık laçka oldu.


http://www.aksam.com.tr/avrupalilar,-cocuklarina-yabanci-yazarlarin-kitaplarini-okutmuyor--148647h.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder