Translate

19 Kasım 2012 Pazartesi

İSTANBUL BAROSU BASIN AÇIKLAMASI: DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ

 Haber » Güncel
Son Güncelleme: 19.11.2012 18:09:41
Etkinlik Tarihi: 20.11.2012



BASIN AÇIKLAMASI: DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ


Çocuk Hakları Sözleşmesinin BM Genel Kurulun’da 20/Kasım/1989 tarihinde oybirliği ile kabul edildiği gün, tüm dünya çocukları için ‘Çocuk Hakları günü olarak kutlanmaktadır.

B.M Çocuk Hakları Sözleşmesi tüm dünya çocuklarının çeşitli konularda ve ayrı sözleşmelerde yer alan tüm haklarını tek bir metinde toplamıştır. B.M Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuk hakları ile ilgili bu güne kadar hazırlanmış en kapsamlı ve eksiksiz bir belgedir. Tüm Dünya çocuklarının insan hakları yasasıdır.

Taraf olduğumuz B.M Çocuk Haklarına dair sözleşme, çocukların yaşama, gelişme, korunma ve katılıma ilişkin tüm hakların hiçbir ayırım gözetmeksizin bütün ÇOCUKLARA EŞİT OLARAK tanınması ilkesini getirmiştir.

Sözleşmenin bir diğer önemli temel ilkesi ÇOCUĞUN YÜKSEK YARARI (çocuklara birincil öncelik ) verilmesi ilkesidir.

5395 sayılı ‘Çocuk Koruma Kanunu 15.07.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aradan bu kadar uzun yıllar geçmesine rağmen ‘bütünlüklü bir çocuk politika’sını halen bulunmayışı, çocuklarla ilgili yasal düzenlemelerin tek bir başlık altında toplanmaması, tüm yasalarda çocuklarla ilgili düzenlemelerin dağınık halde bulunması, çocuğun öncelikli yararı temel ilkesi ile de örtüşmemektedir. Sözleşmeyi imzalamış ve usulüne uygun onaylamış olan Türkiye’nin ivedilikle taahhütlerini yerine getirmesi gerekmektedir. Çocuk Hakları ihlalleri gün geçtikçe artmaktadır. Çocuklar her durumda mağdur olmaktadırlar. Çocuklarımızı suçtan koruyamıyoruz, onları suça iten nedenleri tespit etmek, ortadan kaldırmak yerine onlar suça sürüklendikleri için biz çocukları +Çocuk ağır ceza mahkemelerinde yargılıyoruz. Aslında çocuk hakları penceresinden baktığımızda    ‘ÇOCUK’    ve ‘AĞIR CEZA’ yan yana gelmemesi gereken kavramdır.
           
DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜNÜN DE, 5395 sayılı Çocuk Koruma kanunundaki öncelikli çocuk yararı ilkesine göre, yasama, yürütme, tüm yargı organları, tüm kamu ya da özel kuruluşlar, ana-babalar, çocukla ilgili konularda çocukların yararına birinci önceliği vermeleri gerekir.  

İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak, bu yıl dünya çocuk hakları günün de Çocuk Koruma kanunundaki eksikliklerin acilen giderilmesini talep ediyoruz. Bu konudaki çalışmamız ektedir.

Çocuk Adalet Sistemi uygulamaları ile ilgili olarak
GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİMİZ

Öncelikle, çocuklar hakkındaki hükümlerin yetişkinler için düzenlenmiş yasalarda değil, çocuklar için düzenlenmiş, çocukların gereksinimlerini ve çocuğun üstün yararı ilkesini dikkate alan, çocuklara özgülenmiş ayrı bir düzenleme ile kanunlaşması gerekmektedir. Bu nedenle, başta Türk Ceza Kanunu’ndaki düzenlemeler olmak üzere, çocuklar hakkındaki düzenlemelerin tümü belirlenerek ayrı bir kanun ile biraraya getirilmelidir.

2. Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesinde yer alan yaşa ilişkin düzenlemeye göre, ceza sorumluluğu yaşı 12 yaş ve üstü olarak belirlenmiştir. Bu sınır mukayeseli hukuka göre küçük bir yaştır ve yükseltilmesi gerekmektedir.  12-15 yaş arasındaki çocuklar için öngörülen "işlediği suçun hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayabilme ve davranışlarını yönlendirebilme yeteneği" olgusu gerektiği gibi tespit edilememektedir. Uygulamada, Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. maddesi ile getirilen hüküm dikkate alınmamakta, sosyal inceleme raporu göz önünde bulundurulmamaktadır. Soruşturma aşamasında adli tabip tarafından çocuğa sorulan bir kaç soruya verilen cevaplar ile rapor hazırlanmaktadır. Hiçbir standardı olmayan bu rapor için kovuşturma sürecinde yapılan itirazlar da dikkate alınmamaktadır. Son derece yetersiz bir araştırma ile hazırlanan soruşturma aşamasındaki rapor adeta, tek başına hüküm için yeterli olmaktadır. Bu durum ile ilgili açıklayıcı bir madde Çocuk Koruma Kanunu’na eklenmelidir.

3. Ceza Muhakemesi Kanunu madde 236/2’de düzenlenen, mağdurun ifadesinin bir kez alınması hükmü dikkate alınmamakta, çocuk her aşamada tekrar tekrar dinlenmektedir. Yine CMK 52/3-a maddesinde yer alan mağdurun ifadesinin kayda alınması hükmü, uygulamada teknik yetersizlik gerekçesi ile hayata geçememektedir. Bu iki durum zaten mağdur olan çocuğun yaşadığı örselenmeyi artırmaktadır. Bu hükümlerin uygulanması için teknik destek ve uzman personel konusunda yasanın beklediği yeterlilik sağlanmalıdır.

4. Mağdur çocuğun ifadesi, suça sürüklenmiş çocuklar gibi Çocuk Cumhuriyet Savcısı tarafından değil, kolluk tarafından alınmaktadır. Çocuk Koruma Kanunu’na bu durum ile ilgili bir hüküm eklenmelidir. Mağdurun küçük olduğu davalara ilişkin soruşturma da çocuk savcılıklarınca yürütülmeli veya genel Cumhuriyet Savcıları ile birlikte hareket edilmelidir.

5. Çocuk Koruma Kanunu uyarınca, mağdur küçükler hakkındaki koruyucu ve destekleyici tedbirlerin de Çocuk Mahkemeleri tarafından alınması konusunda uygulamada birlik sağlanmalıdır. Yargıtay tarafından verilen bir karar esas alınarak, birçok çocuk mahkemesi tarafından bu konuda aile mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmektedir. Oysa bu konuda özel uzman mahkeme olan çocuk mahkemelerinin görevi olgusu netleştirilmelidir. Halen 5395 sayılı yasa ile ilgili başvurular UYAP istemince aile mahkemesine gönderilmektedir ve bu durum açıkça Çocuk Koruma Kanunu’nun amacına aykırıdır.

6. Çocuk Koruma Kanunu’nun 17. maddesinde düzenlenen ”iştirak halinde işlenen suçlar” başlıklı düzenleme çocuk hukukuna aykırıdır. Genel mahkemelerin değerlendirme ve talebi asıl kabul edilmiş olup, uygulamada tüm dosyalar genel mahkemelerde birleştirilmektedir.  Bu madde ile ilgili yasal düzenleme de çocuk mahkemesinin görüşünün asıl olduğu şeklinde değiştirilmelidir.

7. Suça sürüklenmiş çocuğun ifadesi alınırken sosyal çalışmacının bulunması zorunluluğu yasa metninde yer almalıdır.

8. Çocuk Ağır Ceza Mahkemeleri’nin yapısı çocuk hukukunun evrensel prensiplerine uygun değildir. Ayrıca bu mahkemeler uygulamada mağdur ve suça sürüklenmiş çocuk için koruyucu tedbir kararı vermemektedirler. Çocuk hakkında işlem yapan mahkemelerin cezalandırmaktan ziyade koruyucu işlevi olmalıdır.

9. Çocuk Koruma Kanunu madde 7’de düzenlenen, koruyucu ve destekleyici tedbir için başvuranlar arasına ÇOCUK ve AVUKAT da eklenmelidir.

10. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenen çocuk yargılamalarının gizli yapılması ilkesi, bazı mahkemelerce dikkate alınmamaktadır. Çocukların yargılandığı duruşma salonuna dava ile ilişkisi olmayan avukat ve vatandaşların alındığı tespit edilmiştir. Bu hususa dikkat edilmesi, çocukların özel hayatlarına saygı ve gizlilik ilkeleri bakımından çok önemlidir.

11. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının uygulanış biçimi,  çocukların beraat etme olanaklarını ellerinden alacak duruma gelmiştir. Çocukların 3 yıllık bu süreç içerisinde topluma yeniden kazandırılmaları için her hangi bir önlem alınmadığı için, geçen denetim süresinde çocuklar tekrar suça karışmaktadır. Kovuşturma sürecinde masumiyet ilkesine önem verilmeli, denetim süresinde ise çocuğu sağaltıcı uygulamalar hayata geçirilmelidir.

12. Tutukluluğa son çare olarak başvurulması prensibi gereğince dikkate alınmamakta, adli kontrol ve diğer yaptırım seçenekleri tartışılmamaktadır.  Tutuklama sıklıkla ve ilk çare olarak uygulanmaktadır. Bu hususu önleyecek düzenlemeler yapılmalıdır.

13. Çocuk Eğitim Evleri, yalnızca hükümlü çocuklar için öngörülmüştür. Tutuklu ve hükmen tutuklu çocuklar (dosyası Yargıtay’da bulunanlar) cezaevlerinde tutulmaktadır. Ceza İnfaz Kanunu’nda yer alan bu düzenleme çocuk haklarına aykırıdır. Özgürlüğünden yoksun tüm çocuklar Çocuk Eğitim Evleri’nde tutulmalıdır.

14.  Çocuklar suçla ilişkilendirildikleri ilk andan itibaren çocuk hukuku ilkelerinden faydalanmalıdırlar. Yaşın tespit edilememesi hali de dâhil olmak üzere, bu konuda çocuğun yaşına ilişkin beyanı esas alınmalı ve tüm işlemler kolluk gücü çocuk şubeleri tarafından yürütülmelidir. Kolluğun diğer birimleri tarafından yürütülen soruşturma ertesinde, yaşın tespitinden sonra çocuk şubeye yönlendirme yapılmasının önüne geçilmelidir.

15.  Toplumsal olaylara katılan veya örgüt suçlaması adı altında yargılanan çocuklarla ilgili olarak çocuk hukukuna ilişkin korumalardan faydalandırmada azami özen gösterilmelidir. Özelikle kamuoyunda infial uyandıran suçlardan yargılanan çocukların soruşturma ve koğuşturmasında çocuk hukuku genel ilkelerinden uzaklaşılmamalıdır.

16.  Çocukların suçun faili olmasının engellenmesi amacıyla, öncelik koruyucu ve destekleyici tedbirlere verilmeli, ceza hukuku ile müdahale son çare olmalıdır

17. Yeni yapılan adliyeler başta olmak üzere, avukat-çocuk görüşme odalarının olmaması önemli bir sorundur. Bu eksikliğin, özellikle Baro CMK servisi tarafından atanan müdafiler için sıkıntı doğurduğu, savunma hakkını engellediği gerçeği karşısında, adliyeler bünyesinde bu görüşme alanlarının ivedilikle oluşturulması gerekmektedir. 


http://www.istanbulbarosu.org.tr/Detail.asp?CatID=1&SubCatID=1&ID=7499

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder