Translate

14 Kasım 2012 Çarşamba

Merhamet azaldı,şiddet ve suç arttı

12 Kasım 2012 Pazartesi - 
Akşam | ANA SAYFA MANŞET
Merhamet azaldı,şiddet ve suç arttı
Zonguldak Cumhuriyet Savcısı Veli San perşembe günü katıldığı bir toplantıda Türkiye'de cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda son 10 yılda yüzde 400 artış olduğunu söyledi. Savcı San, 2002'de ülke genelinde cinsel saldırı suçuyla ilgili 8 bin 146 dosya açılırken, 2011'de bu rakamın 32 bin 988'e ulaştığını açıkladı. Savcı San'ın açıklamalarını büyük bir tedirginlikle okuduktan sonra, konuyu cinsel şiddet üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Ayten Zara'nın bilgisine başvurdum. Toplumun eğitim ve ekonomik göstergeleri artarken cinsel suçlar neden artıyor? Muhafazakarlık cinsel suçların azalmasına yardım etmiyor mu? Ve bir tabu: ensest bu tabloda nereye oturuyor? Zara'dan aldığım yanıtlar yeterince konuşmadığımız büyük bir sorunu gözler önüne seriyor.
Şenay YILDIZ
Erkekten kadına, kadından çocuğa geçen bir şiddet sarmalı olduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Ayten Zara, 'Teknolojik gelişmelerin etkisiyle insanlar birbirine yabancılaştı, hem ailevi hem sosyal değerler eroz- yona uğradı. Okullarda sadece bilgi değil; vicdan eğitimi de verilmeli' diyor
Zara, 'Çocuklara yönelik cinsel istismar en çok baba, ağabey, dede gibi aile üyeleri tarafından yapılıyor. Saklamak yerine bağıra bağıra ensesti konuşup, çocuklarımızı bilgilendirmemiz lazım. Erkek çocuklarına yönelik cinsel istismar da eskiye göre daha fazla' tespitini yapıyor

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Uluslararası Travma Çalışmaları Programı İstanbul Direktörü Yrd. Doç. Dr. Ayten Zara'nın Türkiye'de cinsel suçların katlanarak artmasıyla ilgili AKŞAM'a yaptığı değerlendirmeler şöyle:

- Cinsel suçların son 10 yılda yüzde 400 artması sizi şaşırttı mı yoksa alanda çalışan akademisyenlerden biri olarak sizin bulgularınız da bu verileri destekler yönde mi?
Hayır, beni şaşırtmadı. Türkiye'de fazlasıyla cinsel suç olduğu ortada ama bu suçların bildirimi yok. Çünkü insanlar damgalanmaktan, suçlanarak mağdur edilmekten korkuyor. Türkiye'de ailenin ne pahasına olursa olsun korunması gereken bir kurum olarak algılanması, cinselliğin birçok kesim tarafından hala konuşulamıyor olması ve cinsel suç mağdurlarının yasal ve ruhsal anlamda korunmaması cinsel suç olgusunun yeterince ortaya çıkmasını engelliyor. Türkiye'de cinsel suç çok var ama suçu üstlenen ve suçluyu arayan yok!

İNSAN İNSANA YABANCILAŞIYOR
- Son 10 yıl Türkiye'nin toplumsal dinamiklerinin de ciddi dönüştüğü bir süreç. Bu açıdan nasıl yorumluyorsunuz söz konusu artışı?
İnsanlar teknolojik gelişmelerin etkisiyle farklı ilişki biçimlerine geçiyor, ilişkilerde radikal değişim yaşanıyor. İnsanın insana zamanı azalıyor ve insanların hem duygusal hem de cinsel anlamda birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılama gibi olanakları her geçen gün azalıyor. Paylaşımların her geçen gün azaldığı, değerlerin erozyona uğradığı ve insanların birbirlerine yabancılaştığı bir dönemden geçiyoruz. Bu da insanın insana karşı suç işleme eğilimini hem güçlendiriyor hem de fırsatları oluşturuyor. İnsanca, adil, özgür ve onurlu bir yaşam için bir ülkede insan insana hoşgörü, sevgi ve anlayışın hem politik hem de kültürel düzeyde tecrübe edilmesi gerek.

- Son kaç yılda oldu bu radikal değişimler size göre?
son 10 yılda daha hızlı olmakla beraber, son 20 yılda insan ilişkileri hem ailevi hem de sosyal olarak erozyona uğramaya başladı. Merhametin, hoşgörünün ve sevginin azaldığı yerde şiddet yaşanır, daha çok suç işlenir.

ŞİDDET SARMALI OLUŞUYOR
- Kadınlar neden çocuklara karşı suç işliyor peki?
Erkek egemen toplumlarda, özellikle erkeğin kadından üstün görüldüğü ve kadın ve erkek rollerinin katı çizgilerle birbirinden ayrıldığı toplumlarda cinsel suç daha çok yaşanır.  Böyle bir sosyo-kültürel yapı şimdilerde yaşanan ve gelecekte de yaşanacak olan trajedilerin nedenidir. Erkek kadını dövünce, kadın bu şiddeti çocuğuna; çocuk da kardeşi veya sokaktaki diğer çocuklara kusuyor. Bu şekilde nesilden nesle aktarılan roller veya kısırdöngü, şiddet sarmalı olabiliyor. Yani şiddet babadan oğula geçer, mağduriyet de anneden kıza ve şiddet böylece nesilden nesile taşınıyor.

- Bu sarmal toplumda nasıl bir yansıma yapıyor?
Şİddet eğilimi gibi yıkıcı, yok edici taraflarımızın ortak yaşam alanında iktidar kazanmasına sebebiyet veriyor. Biz şiddetle çok iç içe yaşayan bir toplumuz. Sadece cinsel şiddet değil; her alanda ve şiddetin farklı yüzünü görmekteyiz. İnsanlar,  sokakta, trafikte, okulda, hastanede, işyerinde şiddetin binbir çeşidine maruz kalıyor ve kalmayanlar da tanık oluyor. Türkiye'de yaşayanların algı alanında saldırganlık, yıkım, şiddet ve ölüm gibi kavramlar her geçen gün derinleşiyor. Bu yaşananlar bizim insana, topluma ve hayata olan inancımızı azaltarak, çaresizlik ve mutsuzluğumuzun artmasına ve hayattan çekilip, içimize kapanmamıza neden oluyor.
10 erkek çocuktan biri istismar ediliyor
-  Erkek çocuklarına karşı cinsel istismar artıyor mu?
Evet, eskiden yüzde 1-2'lerdeydi ise şu an bu oran yüzde 8-9'lere yükseldi. Ama erkek çocuklar bunu kız çocuklar kadar travmatik yaşamıyor, çünkü daha farklı anlamlandırıyorlar. Erkek çocuklarının gebelik ve bekaretin bozulması gibi ensestin görünür sonuçlarının yaşamıyor olmaları bu tür cinsel şiddeti uzun yıllar saklı kalarak yaşamalarına sebep olabiliyor.  Bu durum kız çocuklarla yıllarca sürüyor ve daha ağır tahribatlar yaratıyor.

-  Neden erkek çocuklarına yöneliyorlar?
Dikkat çeken güzel kızlar veya erkek çocukları ya da suçun saklanmasına yardımcı olacak bir engelli olan (zihinsel ya da bedensel özürlü çocuklar) cinsel şiddet mağduru olabiliyor. Erkek çocuklara yönelim eşcinsel bir güdünün temsili olabilir. Bu durum erişebilirlikle de ilgilidir. Kız çocuklar varsa onlar; yoksa erkek çocukları suçun hedefi olabiliyor.
Çocuğa karşı cinsel suçu en çok aile üyeleri işliyor
- Dünyaya bakınca nasıl bir yerde duruyor Türkiye?
Türkİye, çocuk pornografisi, çocuk ve kadına yönelik şiddet oranları rapor azlığına rağmen bilimsel tahminlere göre dünya sıralamasının üstlerinde yer alan bir ülkedir. Mesela, oldukça kapsamlı bir araştırma Nüfusbilim Derneği tarafından yapılmış. Türkiye'nin farklı illerinden öğretmenler, polis ve avukat, savcılar, sağlık ve ruh sağlığı uzmanlarından alınan verilere göre,  cinsel suçların (ensest, tecavüz...)  kız çocuklarına babaları, ağabeyleri ya da dedeleri tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkmıştır. Kız çocuklarının erkek çocuklarına göre daha fazla cinsel şiddete uğradığı, aynı ailede birden fazla çocuğun istismara uğradığı ortaya çıkmıştır. Yani çocuklara en yakınları zarar veriyor sadece yabancılar değil!

- Ensest toplumda bir tabu. Ensestin konuşulmaması mı gerekiyor?
Tam tersine, bunu bağıra bağıra konuşmak lazım. Sorunu görelim, tanımlayalım, nedenlerini anlayalım ki, önleyici, koruyucu ve tedavi edici çözümler oluşturalım.

- Peki, bu açık açık konuşmak çocukları aile üyelerine karşı paronayaklaştırmaz mı?
Neyi nasıl anlatacağınıza bağlı. Ama çocuklarımızı ensestten korumanın yolu ensest hiç yaşanmıyor ve yokmuş gibi varsaymak değil ki! Çocuklara yaşayacakları tehlikeler konusunda bilgiler vermek onların temel hakkı. Çocuklara anlayacakları bir dille ensestin kimlerden geldiğini ve başladığı zaman ne yapması gerektiğini anlatmak lazım. Ben kendi çocuğumu 3-4 yaşından itibaren bu konuda bilgilendirmeye başladım. Ona cinsel organlarının hangileri olduğunu, sağlıklı ve sağlıklı olmayan dokunmanın ne olduğunu, sevgi alıp vermenin nasıl ve kimler tarafından olacağını anlattım ve anlatmaya da devam ediyorum. Bu noktada ebeveynlere şöyle bir çağrım var: Çocuklarını korumak istiyorlarsa önce kendileri bu konuda bilinçlenmeli, sonra da küçük yaşlardan itibaren çocuklarına bedeninin kendine ait olduğunu anlatıp, kiminle nasıl bedensel temas kurabileceğine dair bilgi verme sorumluluğunu üstlenmeliler. Beyoğlu Belediyesi'nin Hollanda Büyükelçiliği, Sağlık Bakanlığı, Bilgi Üniversitesi ve Emniyet Müdürlüğü'yle yaptığı Bilinçli Aile ve Sağlıklı Nesiller Projesi'nde çocuğa yönelik şiddeti engellemek için yaptığımız eğitimlerde, bu konuları okuma yazma bilmeyen annelere anlatıyorum ve onların da bunları öğrendiklerini, uyguladıklarını görüyorum.
Vicdan dersi verilmeli
- Okur-yazar oranı, üniversite mezunu sayısı ve ekonomik göstergeler artarken toplumda şiddetin artması biraz ironik değil mi?
Bu çok güzel bir soru ama şiddet sadece eğitimle ilgili bir mesele değil.  Akıl ve yürek birlikte doğar ama kardeş olamazlar! Türkiye'de insanlar çok başarı odaklı bir yaşam kültürüne sahipler. Böyle bir kültür nasıl biri olduğumuzdan çok, nelere sahip olduğumuz ve neyi başardığımızı önemseniyor. Eğitim sistemimizle ilgili çarpıklık da burada. Okullarda.  Çocuklara sadece aklın ve bilginin gelişmesine odaklı bir eğitim veriliyor. Oysa çocukların kişiliğinin, vicdanının gelişmesine yönelik aile ve okul düzeyinde çalışmalar şiddetin en temel düzeyde engelleyicisi olur. Sadece aklın değil; vicdanların da geliştirilmesi gerekiyor.

- Din eğitimi bunu kapsamıyor mu?
Din eğitiminde ne öğrettiğiniz önemli. Kişiliğin gelişimiyle ve insan insana yaşamın derinleştirilmesiyle ilgili bir odağa oturmalı. Din eğitimcileri cennetin yaşarken de ulaşabilecek bir yer olduğunu anlatmalı.


 http://www.aksam.com.tr/merhamet-azaldi,siddet-ve-suc-artti--148830h.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder